Viyana: 3.gün

Bugün kendimiz tur planlamakla uğraşmadık . Kaldığımız hostelde sabahları ücretsiz walking tour vardı onunla gezmeye karar verdik. Bu turlar hem yürüyerek en önemli yerleri gezdiriyor, hem de tüm bilmeniz gereken tarihi detayları anlatıyor. Hostellerin en güzel yanlarından biri de bu turlar. Çoğu hostelde var; kaldığınız yere mutlaka bakmanızı öneririm. Sabah 9 sularında hostelde toplanarak turumuza başlıyoruz.
Hostelimizin hemen önünde pazar yeri (Naschmarkt) vardı oradan doğru yürüyüşe başladık. İlk durağımız tabii ki görkemli Opera Binası oldu. Opera Binasının hemen önündeki büyük cadde eskiden surların olduğu yermiş. Daha sonra Viyana surların içine sığamayınca genişletmek amacıyla surlar yıkılmış ve böylece zamanla büyük bir bulvar haline gelmiş. 


Buradan sonra yolumuz Albertina Meydanı'na düşüyor. Orada meşhur Sacher Otel'i görüyoruz. Viyana'nın en eski otellerinden biri. Tur rehberimiz şuan en güzel Sacher'i burada yapıldığını söyledi; ancak biz burada değil meşhur Demel pastanesinde yedik. (Çoğu yiyen insanın aksine pek de beğenmediğimizi belirteyim).

Otelin hemen karşısında ölen Yahudileri anmak amacıyla yapılmış olan taştan heykelleri gördük. Özellikle yerdeki kaya parçası gibi duran heykel bizi çok etkiledi. Bu heykelde sokakları kendi elleriyle temizlemek zorunda kalan Yahudiler tasvir edilmiş.
 Daha sonra Hofburg Sarayı'nı görüyoruz. Burası şuanda milli kütüphane olarak kullanıyor ve Pazartesileri bedava giriş imkanı var. İçine girmenizi ve kütüphaneyi görmenizi tavsiye ederim. 

 Turumuz bu noktada bitti daha bir çok yer gördük yürürken yolumuzun üstündeki her şeyi turu rehberi anlattı; ancak hepsini çok uzun bir post olmaması için yazmıyorum. Tur bedava ancak rehber en sonunda sizden bahşiş istiyor. Burada memnuniyet derecenize göre bahşiş verip vermemek size kalmış. Biz bu noktadan hareketler rehberimizin anlattığı Sacher tatlısını denemeye Demel pastanesine gittik. Ufak bir pastane ve bazen yer bulması zor oluyor. Yer olarak tam merkezde alışveriş caddesinin üzerinde, rahatlıkla yürüyerek ulaşabilirsiniz.
Buradan da Albertina meydanına geçerek Albertina Sergisi'ne girdik. Bu müzenin girişi biraz pahalı; ancak öğrenciyseniz Türkiye'de kullandığınız herhangi bir öğrenci kartıyla öğrenci bileti almanız mümkün. Daha indirimli olacaktır. İçeride bir çok sanatçının eserini görme imkanına sahip olacaksınız. Sanatseverseniz eğer mutlaka ziyaret etmenizi öneririm. 
 Akşam için çok merak ettiğimiz Opera'ya bilet almaya gittik ve erkenden sıraya girdik. O gün akşam sahnelecek olan oyuna ayakta 3€'ya bilet alabilirsiniz. Operaya ayakta girmenizi tavsiye ediyoruz; çünkü zaten Almanca olan operayı anlamanız çok mümkün olmayacağından ve biletler çok pahalı olduğundan ayakta almak en mantıklısı. Şayet operayı oturarak izleyecekseniz veya biletinizi çoktan aldıysanız koltukların önündeki ekranlarda ingilizce altyazı imkanı da bulunmakta. Biz oyuna girdik; fakat yorulduğumuzdan çok uzun kalmadık. Oyunu izlemek yerine operanın içini gezdik.


Bugünü de böyle bitirdik..



Viyana (2.gün)

Sabah erkenden uyandık ve hostelimizde kahvaltımızı yaptıktan sonra Viyana'nın en turistik, en çok bilinen ve en gösterişli sarayına doğru yola koyulduk: Schönbrunn Sarayı / Das Schloß Schönbrunn. Saraya metroyu kullanarak kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Bir tane başında bir tane sonunda olmak üzere iki metro durağı bulunmakta. Biz "Hietgarten" adlı durakta indik. Bu durak hayvanat bahçesine ve botanik bahçeye yakın olan durak. Sizlere de burda inmenizi öneririm böylece bu kısımdan başlayarak Schönbrunn Sarayı'nın güzel bahçelerinde yürüyebilirsiniz.


Sarayın muhteşem bahçelerinde gezip fotoğraf çekmenizi öneriyoruz. Biz Haziran ayında gittiğimizde hava güzel ve her yer yemyeşildi.
            
 Bu da çeşit çeşit bitkinin, ağacın ve çiçeğin bulunduğu Avrupa'nın en büyük cam serası.. 
Sarayın Botanik Bahçesi

Bu kadar bahçe gezintisinden ve yürüyüşten sonra en sonunda Schönbrunn Sarayına geliyoruz. Sarayın önündde geniş alan yine çok görkemli gözüküyor. Schönbrunn Sarayı Maria Theresa ve Sisi'nin odalarını barındıran görkemli bir saray. Zamanında asıl saray olarak değil, yazlık bir saray olarak kullanılmış. İçeri girdiğinizde bir çok bilet seçeneği göreceksiniz. Biz Grand Tour bileti aldık (13,50€); ancak sarayın karşısında bulunan ve saray manzarasını seyretme imkanı sunan Gloriette'ye de çıkacaksanız Classic Pass (16,50€) almanızı öneririm. Nitekim biz Grand Tour alıp daha sonra Gloriette'ye de gitmeye karar vermiştik. Sarayın içinde fotorğraf çekmenize izin verilmiyor ve turlar belirli saatlerde başlıyor. 

 Schönbrunn Sarayı

Sarayın önündeki geniş bahçe ve arkadaki tepede tüm görkemiyle "Gloriette"

Saray gezisinden sonra buraya kadar gelmişken görmeden olmaz dedik ve Gloriette'ye doğru yürümeye başladık. Baştan uyaralım; yürüyüş yolu biraz uzun ve tepeyi tırmanıyorsunuz. Yani kimi zaman yorucu olabiliyor. Ancak tepeyi tırmanırken ve tepeden gördüğünüz manzaranın buna değeceğini düşünüyorum. 

 Uzun tırmanıştan sonra, Gloriette'nin tepesinden manzara. Gloriette'ye çıkmadan da güzel bir manzarayı görebilirsiniz. En tepesine çıkmak için bilet almak gerekiyor çünkü. 
 Gloriette. Bu yapı ilk yapıldığında savaş kazanılmasının görkemini yansıtmak amacıyla yapılmış ve genelde seyir yeri, yemek ve kahvaltı salonu olarak kullanılmış.

Schönbrunn Saray'ı galiba Viyana en beğendiğim yerlerden biriydi. Güzel bahçeleri ve tarihi tekrar yaşatan saray gezisiyle nefes kesiciydi. Buradan çıktıktan sonra karnımız acıktığından ünlü Viyana Schnitzel'ini yemek üzere yola koyulduk. Bir çok yerde bu Schnitzel'i yemek mümkün; ancak en meşhuru ve bize söylendiğine göre en güzel yapan yer Figlmüller olduğundan oraya gittik ve iki tane tavuk Schnitzel önerdik. Schnitzel'lerin boyutlarının çok büyük olduğunu söylemeliyim. Bir Schitzel'i iki kişi bile yiyebilir. Yanında süper bir de patates salatası istemelisiniz; leziz ve de Schnitzel'e çok yakışıyor. Biz gittiğimizde Figlmüller'e kolayca oturabildik. Fakat bazen kapısında uzun kuyruklar oluyormuş. Vaktiniz var ise bıkmadan bekleyin derim!




 Yemekten sonra yolumuzu ünlü Hundertwasser evine çevirdik. Bu evin tasarımı Avusturyalı sanatçı Friedensreich Hunderwasser tarafından yapılmış ve değişik mimarisiyle çoğu turistin uğrak noktası. Evlerin içi ziyarete kapalı o nedenle dışını inceleme imkanı var sadece. Ancak altında minik bir hediyelik eşya dükkanı var; orada hem içi hakkında hem de diğer Hunderwasser evleri hakkında bilgi bulabilirsiniz. Son derece ilginç bir yerdi. 

Ancak bulması belki biraz zor alır sizi haritanızla güzel bir sınav bekliyor. Şunu belirtmeliyim ki metronun Landstraße durağı en yakın durak buradan yürüyerek ulaşabilirsiniz.




Bugünü de böyle tamamladıktan sonra dönerken Hunderwasser evleri nehir kenarına yakın olduğundan orda biraz yürüyüp metroyla hostelimize döndük.

İlk durak: Viyana! (1.gün)

Blogumuzun ilk yazısına yakınlarda yaptığımız Viyana-Salzburg-Budapeşte rotasıyla başlamak istedim. 9 günlük seyahitimizde 3 günü Viyana'da, 1 günü yolumuz üzerindeki Hallstaat'ta,2 günü Salzburg'ta ve kalan 2 günü de Budapeşte'de geçirmeyi planladık. Burada gezdiğimiz yerleri, kaldığımız hostelleri ve de küçük ipuçlarını bulabilirsiniz. Biz de gezimizi planlarken google'dan ve blogger'lardan bol bol yardım aldık. Umarım bu yazı da sizlere yardımcı olur!

WİEN & VIENNA & VIYANA 

Viyana gibi büyük ve turistik bir şehirde nereleri gezmeli, nereleri görmeli en büyük sorumuzdu. 3 gün verdiğimiz bu şehri olabildiğince görebilmek için elimizden geleni yaptık. İlk gün toplu taşımayı kullanarak - ki bu tabii ki genellikle metroydu- hostelimize vardık. Kaldığımız hostel; Wombat City Hostel'di. Viyana'da araştırdığınız zaman çoğu otelin ve hostelin çok da ucuz olmadığını göreceksiniz. Biz 4 kişilik female odasında kaldık ve gerek bulunduğu yer olarak gerekse hizmetleri olarak hostelden çok memnun kaldık. Bizler gibi seyahat eden öğrencilere ve hostelde kalmayı sevenlere öneririm!

Buradan hostele ulaşabilirsiniz: Wombat's City Hostel

İlk gün geç geldiğimiz ve çoğu yer kapandığından çok fazla gezme vaktimiz olmadı ancak şöyle bir etrafı turlayıp gece manzaraları görmekten de geri kalmadık.

 
Opera Binası ve o akşamki operayı dışarıda izleyen kalabalık (Bizim deyişimize; beleştepe)


Ünlü Graben Square


31 Mayıs 2014 Cumartesi

Viyana: 3.gün

Bugün kendimiz tur planlamakla uğraşmadık . Kaldığımız hostelde sabahları ücretsiz walking tour vardı onunla gezmeye karar verdik. Bu turlar hem yürüyerek en önemli yerleri gezdiriyor, hem de tüm bilmeniz gereken tarihi detayları anlatıyor. Hostellerin en güzel yanlarından biri de bu turlar. Çoğu hostelde var; kaldığınız yere mutlaka bakmanızı öneririm. Sabah 9 sularında hostelde toplanarak turumuza başlıyoruz.
Hostelimizin hemen önünde pazar yeri (Naschmarkt) vardı oradan doğru yürüyüşe başladık. İlk durağımız tabii ki görkemli Opera Binası oldu. Opera Binasının hemen önündeki büyük cadde eskiden surların olduğu yermiş. Daha sonra Viyana surların içine sığamayınca genişletmek amacıyla surlar yıkılmış ve böylece zamanla büyük bir bulvar haline gelmiş. 


Buradan sonra yolumuz Albertina Meydanı'na düşüyor. Orada meşhur Sacher Otel'i görüyoruz. Viyana'nın en eski otellerinden biri. Tur rehberimiz şuan en güzel Sacher'i burada yapıldığını söyledi; ancak biz burada değil meşhur Demel pastanesinde yedik. (Çoğu yiyen insanın aksine pek de beğenmediğimizi belirteyim).

Otelin hemen karşısında ölen Yahudileri anmak amacıyla yapılmış olan taştan heykelleri gördük. Özellikle yerdeki kaya parçası gibi duran heykel bizi çok etkiledi. Bu heykelde sokakları kendi elleriyle temizlemek zorunda kalan Yahudiler tasvir edilmiş.
 Daha sonra Hofburg Sarayı'nı görüyoruz. Burası şuanda milli kütüphane olarak kullanıyor ve Pazartesileri bedava giriş imkanı var. İçine girmenizi ve kütüphaneyi görmenizi tavsiye ederim. 

 Turumuz bu noktada bitti daha bir çok yer gördük yürürken yolumuzun üstündeki her şeyi turu rehberi anlattı; ancak hepsini çok uzun bir post olmaması için yazmıyorum. Tur bedava ancak rehber en sonunda sizden bahşiş istiyor. Burada memnuniyet derecenize göre bahşiş verip vermemek size kalmış. Biz bu noktadan hareketler rehberimizin anlattığı Sacher tatlısını denemeye Demel pastanesine gittik. Ufak bir pastane ve bazen yer bulması zor oluyor. Yer olarak tam merkezde alışveriş caddesinin üzerinde, rahatlıkla yürüyerek ulaşabilirsiniz.
Buradan da Albertina meydanına geçerek Albertina Sergisi'ne girdik. Bu müzenin girişi biraz pahalı; ancak öğrenciyseniz Türkiye'de kullandığınız herhangi bir öğrenci kartıyla öğrenci bileti almanız mümkün. Daha indirimli olacaktır. İçeride bir çok sanatçının eserini görme imkanına sahip olacaksınız. Sanatseverseniz eğer mutlaka ziyaret etmenizi öneririm. 
 Akşam için çok merak ettiğimiz Opera'ya bilet almaya gittik ve erkenden sıraya girdik. O gün akşam sahnelecek olan oyuna ayakta 3€'ya bilet alabilirsiniz. Operaya ayakta girmenizi tavsiye ediyoruz; çünkü zaten Almanca olan operayı anlamanız çok mümkün olmayacağından ve biletler çok pahalı olduğundan ayakta almak en mantıklısı. Şayet operayı oturarak izleyecekseniz veya biletinizi çoktan aldıysanız koltukların önündeki ekranlarda ingilizce altyazı imkanı da bulunmakta. Biz oyuna girdik; fakat yorulduğumuzdan çok uzun kalmadık. Oyunu izlemek yerine operanın içini gezdik.


Bugünü de böyle bitirdik..



30 Mayıs 2014 Cuma

Viyana (2.gün)

Sabah erkenden uyandık ve hostelimizde kahvaltımızı yaptıktan sonra Viyana'nın en turistik, en çok bilinen ve en gösterişli sarayına doğru yola koyulduk: Schönbrunn Sarayı / Das Schloß Schönbrunn. Saraya metroyu kullanarak kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Bir tane başında bir tane sonunda olmak üzere iki metro durağı bulunmakta. Biz "Hietgarten" adlı durakta indik. Bu durak hayvanat bahçesine ve botanik bahçeye yakın olan durak. Sizlere de burda inmenizi öneririm böylece bu kısımdan başlayarak Schönbrunn Sarayı'nın güzel bahçelerinde yürüyebilirsiniz.


Sarayın muhteşem bahçelerinde gezip fotoğraf çekmenizi öneriyoruz. Biz Haziran ayında gittiğimizde hava güzel ve her yer yemyeşildi.
            
 Bu da çeşit çeşit bitkinin, ağacın ve çiçeğin bulunduğu Avrupa'nın en büyük cam serası.. 
Sarayın Botanik Bahçesi

Bu kadar bahçe gezintisinden ve yürüyüşten sonra en sonunda Schönbrunn Sarayına geliyoruz. Sarayın önündde geniş alan yine çok görkemli gözüküyor. Schönbrunn Sarayı Maria Theresa ve Sisi'nin odalarını barındıran görkemli bir saray. Zamanında asıl saray olarak değil, yazlık bir saray olarak kullanılmış. İçeri girdiğinizde bir çok bilet seçeneği göreceksiniz. Biz Grand Tour bileti aldık (13,50€); ancak sarayın karşısında bulunan ve saray manzarasını seyretme imkanı sunan Gloriette'ye de çıkacaksanız Classic Pass (16,50€) almanızı öneririm. Nitekim biz Grand Tour alıp daha sonra Gloriette'ye de gitmeye karar vermiştik. Sarayın içinde fotorğraf çekmenize izin verilmiyor ve turlar belirli saatlerde başlıyor. 

 Schönbrunn Sarayı

Sarayın önündeki geniş bahçe ve arkadaki tepede tüm görkemiyle "Gloriette"

Saray gezisinden sonra buraya kadar gelmişken görmeden olmaz dedik ve Gloriette'ye doğru yürümeye başladık. Baştan uyaralım; yürüyüş yolu biraz uzun ve tepeyi tırmanıyorsunuz. Yani kimi zaman yorucu olabiliyor. Ancak tepeyi tırmanırken ve tepeden gördüğünüz manzaranın buna değeceğini düşünüyorum. 

 Uzun tırmanıştan sonra, Gloriette'nin tepesinden manzara. Gloriette'ye çıkmadan da güzel bir manzarayı görebilirsiniz. En tepesine çıkmak için bilet almak gerekiyor çünkü. 
 Gloriette. Bu yapı ilk yapıldığında savaş kazanılmasının görkemini yansıtmak amacıyla yapılmış ve genelde seyir yeri, yemek ve kahvaltı salonu olarak kullanılmış.

Schönbrunn Saray'ı galiba Viyana en beğendiğim yerlerden biriydi. Güzel bahçeleri ve tarihi tekrar yaşatan saray gezisiyle nefes kesiciydi. Buradan çıktıktan sonra karnımız acıktığından ünlü Viyana Schnitzel'ini yemek üzere yola koyulduk. Bir çok yerde bu Schnitzel'i yemek mümkün; ancak en meşhuru ve bize söylendiğine göre en güzel yapan yer Figlmüller olduğundan oraya gittik ve iki tane tavuk Schnitzel önerdik. Schnitzel'lerin boyutlarının çok büyük olduğunu söylemeliyim. Bir Schitzel'i iki kişi bile yiyebilir. Yanında süper bir de patates salatası istemelisiniz; leziz ve de Schnitzel'e çok yakışıyor. Biz gittiğimizde Figlmüller'e kolayca oturabildik. Fakat bazen kapısında uzun kuyruklar oluyormuş. Vaktiniz var ise bıkmadan bekleyin derim!




 Yemekten sonra yolumuzu ünlü Hundertwasser evine çevirdik. Bu evin tasarımı Avusturyalı sanatçı Friedensreich Hunderwasser tarafından yapılmış ve değişik mimarisiyle çoğu turistin uğrak noktası. Evlerin içi ziyarete kapalı o nedenle dışını inceleme imkanı var sadece. Ancak altında minik bir hediyelik eşya dükkanı var; orada hem içi hakkında hem de diğer Hunderwasser evleri hakkında bilgi bulabilirsiniz. Son derece ilginç bir yerdi. 

Ancak bulması belki biraz zor alır sizi haritanızla güzel bir sınav bekliyor. Şunu belirtmeliyim ki metronun Landstraße durağı en yakın durak buradan yürüyerek ulaşabilirsiniz.




Bugünü de böyle tamamladıktan sonra dönerken Hunderwasser evleri nehir kenarına yakın olduğundan orda biraz yürüyüp metroyla hostelimize döndük.

29 Mayıs 2014 Perşembe

İlk durak: Viyana! (1.gün)

Blogumuzun ilk yazısına yakınlarda yaptığımız Viyana-Salzburg-Budapeşte rotasıyla başlamak istedim. 9 günlük seyahitimizde 3 günü Viyana'da, 1 günü yolumuz üzerindeki Hallstaat'ta,2 günü Salzburg'ta ve kalan 2 günü de Budapeşte'de geçirmeyi planladık. Burada gezdiğimiz yerleri, kaldığımız hostelleri ve de küçük ipuçlarını bulabilirsiniz. Biz de gezimizi planlarken google'dan ve blogger'lardan bol bol yardım aldık. Umarım bu yazı da sizlere yardımcı olur!

WİEN & VIENNA & VIYANA 

Viyana gibi büyük ve turistik bir şehirde nereleri gezmeli, nereleri görmeli en büyük sorumuzdu. 3 gün verdiğimiz bu şehri olabildiğince görebilmek için elimizden geleni yaptık. İlk gün toplu taşımayı kullanarak - ki bu tabii ki genellikle metroydu- hostelimize vardık. Kaldığımız hostel; Wombat City Hostel'di. Viyana'da araştırdığınız zaman çoğu otelin ve hostelin çok da ucuz olmadığını göreceksiniz. Biz 4 kişilik female odasında kaldık ve gerek bulunduğu yer olarak gerekse hizmetleri olarak hostelden çok memnun kaldık. Bizler gibi seyahat eden öğrencilere ve hostelde kalmayı sevenlere öneririm!

Buradan hostele ulaşabilirsiniz: Wombat's City Hostel

İlk gün geç geldiğimiz ve çoğu yer kapandığından çok fazla gezme vaktimiz olmadı ancak şöyle bir etrafı turlayıp gece manzaraları görmekten de geri kalmadık.

 
Opera Binası ve o akşamki operayı dışarıda izleyen kalabalık (Bizim deyişimize; beleştepe)


Ünlü Graben Square