Budapeşte'de 3 gün

Salzburg'tan erkenden yola çıktıktan sonra öğle saatlerine doğru Budapeşte'ye varıyoruz. Budapeşte'nin tren garı oldukça şehir merkezine yakın yine. Oradan otobüse atlayıp hostelimize ulaşıyoruz. Hostelimiz gerçekten mükemmeldi. Eğer bir hostel arıyorsanız burayı öneriyorum kesinlikle! Otelden farkı yoktu diyebilirim. İki odalı ensuite'de kaldı iki odanın sadece tuvaletleri ortak. Odalarsa tertemizdi. Sanırım yeni faaliyete geçen bir hostel. Aynı zamanda aşağıda bir de mutfak mevcut. Her türlü mutfak araç gereci bulunuyor. İsterseniz kahvaltı isterseniz akşam yemeği her türlü şeyi yapıp yiyebilirsiniz. Biz süt ve mısır gevreği alıp dolaba koymuştuk.. 

Hostelimiz: Maverick City Lodge


Eşyalarımızı bıraktıktan sonra yine zaman kaybetmeden küçük bir şehir turu atıyoruz. Hostel zaten alışveriş caddesine çok yakındı o yüzden ilk oraya gittik. Çok güzel bir kafede tatlı ve kahve keyfi yaptık. Anna Cafe'ye yolunuz düşerse uğramanızı öneririm!



                  Bu cadde uçsuz bucaksız. Bilindik markalardan hiç duymadığınız değişik markalara kadar her şeyi bulabilirsiniz. Aynı zamanda burada souvenir shop'lar da bulunuyor. Budapeşte tanıdıklarınıza hediye almak için ideal bir yer; çünkü çoğu şehre göre daha ucuz. O nedenle bu caddedeki pasaj tarzı yerlere girebilirsiniz. Oralarda bir çok hediyelik eşya mağazası olduğunu göreceksiniz. Caddeyi yürürken nehre ne kadar yakın olduğunuzu fark edeceksiniz. Kolayca nehir kenarına inebilirsiniz. Bir akşamınızı değerlendirmek için en güzel seçenek gemi turu. Kesinlikle yapmalısınız. İster gün batımında ister gece. Biz gece turu satın aldık ve şehrin gece manzarasını gördük. Nehir kenarından kalkan çok tur var ve fiyatları aldığınız pakete göre değişiyor. Bizim bindiğimiz tur Blue Danube adlı turdu ve kişi başı 5900 HUF ödedik yani yaklaşık 60tl'ydi. 1 saat sürüyor tur ve size kulaklıklar aracılığıyla bir çok dilde (Türkçe de dahil) şehirdeki önemli yerleri ve şehrin tarihi anlatılıyor. Şampanya ikramı da ayrı keyif veriyor! Bu keyfi tadmadan Budapeşte'den dönmeyin derim!



Bugünü böyle bitirdik. Ertesi gün ilk iş free walking tour'a katılmaktı. Budapeşte'de free walking tourlar hostellerin resepsiyonundan başlamıyor. Seçtiğiniz tur kategorisine göre belirli saatlerde şehrin belirli noktalarında buluşuluyor ve oradan hareket ediliyor. Ana olarak 4 çeşit walking tour var; Budapest Tour (genel şehir turu), Jewish Legacy (Yahudilerin tarihi), Red Budapest (Budapeşte'de Kommunizm), Bath&The City(Ünlü hamam ve şehir turu) ve Backpacker Pub Crawl (barları gezen tur). Biz yalnızca Budapeşte turuna katıldık vaktimiz olmadığından diğerlerine katılamadık; ancak uzun süre kalıyorsanız bunlara da katılmak iyi bir fikir olabilir. 

Tur St. Stephans Basilica'yla başladı. Şehrin en yüksek yapısı burası ve içinde Budapeşte kralının eli bulunuyormuş (the Holy Hand). 


Hemen karşısında da bir polis heykeli göreceksiniz. Bu heykelin komik tarafı bazı kısımlarının sararmış olması. Tur rehberimizin söylediğine göre bıyığını ya da göbeğini okşayan kişinin dileğinin gerçekleşeceğine inanılırmış.


Buradan devam ederek Erzsebet Ter (Elizabeth Meydanı)'e ulaşıyoruz. Bu kilit inancı tüm Avrupa'yı sarmış gibi sanki; çünkü burada da bir metal parçasına kilitlenmiş bir çok kilit gördük. 

Burada aynı zamanda 2013'te faaliyete geçmiş Budapest Eye'ı görebilirsiniz. Aynı zamanda bu bölge çok ünlü Budapeşte Festivali'nin yapıldığı bölge olarak biliniyor. Budapeşte festivalı Avrupa'nın en ucuz festivali ve Ağustosun 2. haftası gerçekleşiyor. Çoğu şehirden ve ülkeden Budapeşte'ye gelen oluyormuş o dönemde. Budapeşte dönme dolabı aynı zamanda en büyük taşınabilir dönme dolap olarak da ün salmış. Bizim ne yazık ki binme ve şehir manzarasını en tepesinden çekme imkanımız olmadı.. 


Yürüyerek nehir kenarına ulaşıyoruz ve burada sarı hat olarak bilinen Budapeşte'nin en eski tramvay hatlarından birini görüyoruz. Hala faaliyette ve tam nehir kenarından yol alıyor.

Daha sonra Peşte tarafını bırakıp Buda tarafına doğru aslanlı köprüden (Chain Bridge) doğru yolumuza devam ediyoruz. Köprülerde çok fazla gasp olayı olduğundan yürüyrek geçiyorsanız eşyalarınıza dikkat edin mutlaka. Rehberimiz özellikle uyardı bizi. 

Ayrıca bu köprünün bir de değişik hikayesi var. Bu köprüyü yapan mimar köprüde ufacık bir hata bile bulunursa intihar edeceğini iddia etmiş, kendine güveniyormuş. Ünlü mimarlar, bir çok insan incelemiş; ancak kimse köprüde hata bulamamış. Daha sonra köprüden geçen bir çocuk "Bu aslanların dili nerede?" diyince köprüdeki tek hata da bulunmuş ve mimarı intihar etmiş. Gerçekten bakarsanız aslanların dilsiz olduğunu göreceksiniz.

Buda tarafı Peşte'ye kıyasla daha tarihi ve sıkıcı taraf olarak biliniyor. Bu nedenle de kiraların ve ev fiyatlarının daha ucuz olduğunda bahsetti rehberimiz. İlk olarak yürüyerek Budapeşte Kalesi'ne ulaşıyoruz. Kale yolculuğu biraz tırmanışlı oluyor; ancak manzara bunu telafi ediyor. Şato gibi gözüken bir kale Budapeşte Kalesi. 

 Tuna Nehri'ni ve ihtişamlı Parlamento Binası'nı buradan görebilirsiniz.


Bunun dışında kalenin içerisinde çok fazla bir şey yok. Dikkati çeken bir de yanındaki Matthias Kilisesi. Çoğu düğünün burada yapıldığını öğreniyoruz. Kilise de kendine hayran bırakıyor.

Tur burada bitiyor. Kalenin yakınlarındaki bir restoranda Gulaş Çorbası içiyoruz. Bu da Budapeşte'de mutlaka yapılması gerekenlerden. 

Daha sonra internetten gördüğümüz bir hastane müzesini gezmeye gidiyoruz. Bu hastane II.Dünya Savaşı sıralarında yaralanan askerleri tedavi etmek amacıyla bir kayanın içine inşa edilmiş. Böylece bombalamalara maruz kalmadan varlığını koruyabilmiş. Savaş bittikten sonra uzun yıllar boyunca hastaneye bir aile bakmış ve çocuklarını dahi burada büyütmüşler; belki bir gün hastane tekrar faaliyete geçer diye. Bu nedenle şuanda orjinalliğini hala korumakta. 


Bu turdan sonra yürüyerek hostelimize geri dönüyoruz. Sahil kenarında güzel bir yürüyüş oluyor bu da.. Gün batımını köprüden seyrettik, çok keyifliydi!

Ertesi günümüzü şehrin turistik merkezine biraz uzakta kalan Budapeşte Hamamları'nı gezmeye ayırıyoruz. Hava çok sıcak olursa yanınızda mayonuzu da götürmenizi öneririm. Böylece içeri girip serinleyebilirsiniz. Biz sadece dışardan gördük. Çok kalabalıktı; ancak görebileceğiniz en büyük hamamdı diyebilirim. Dışardaki havuzu serinlemek amaçlı soğukmuş. Onun dışındaki tüm hamamlar sıcak.


Buradan yakındaki Kahramanlar Meydanı'na gidiyoruz. Budapeşte'nin simgesi haline gelmiş bu meydanı da görmeden olmazdı.

Bu kısmı gezdikten sonra Gül Baba Türbesine görelim dedik ve oraya doğru yola koyulduk. Gül Baba türbesi çok da turistik bir yer değil. Eğer vaktiniz yoksa listenizden çıkarabilirsiniz. Buda tarafından bulunuyor ve biraz sokak arasında. 


Gül Baba türbesinden sonra dönüşte Margaret Adasına uğradık. Otobüsle buraya gitmek oldukça kolay. Ancak çok yapılacak bir şey yok içinde. Büyük yeşilliklerin olduğu, insanların sıcak ve güneşli günlerde bikinileriyle uzanıp güneşlendiği ve kitap okuduğu bir yer.. Bisiklet sürerek huzurlu bir gün geçirmek veya piknik yapmak isterseniz ideal bir yer. Onun dışında görülecek pek bir şey yok. O nedenle biz oyalanmadan geri çıktık ve Parlamento Binası'na gidip önünden yürüdük. Yakından pek bir şey anlaşılmıyor. Uzaktan daha gösterişli olduğunu itiraf etmeliyim.

Parlamentonun biraz ilerisindeki ayakkabı heykeller beni çok etkiledi. Bu ayakkabılar II.Dünya Savaşı sırasında arkasından ateş edilerek öldürülmüş ve denize atılmış Yahudiler'i simgeliyor. Orada yetişkin ayakkabılarının yanı sıra çocuk ayakkabılarını da görünce yaşanılan acıyı çok derinden hissediyorsunuz..


Budapeşte'de yapamadığımıza en üzüldüğümüz şey Citadelle'ye çıkamayışımızdı. Vaktiniz olursa MUTLAKA çıkın. Zaten çoğu gezi blogunda veya tur sitelerinde önerildiğini göreceksiniz. Tepede bulunan Citadelle'ye kolayca toplu taşımayla ulaşabilirsiniz yakınına otobüsler gidiyor. Çok güzel bir manzarası var. Bir daha Budapeşte'ye yolumuz düşecek olursa eğer mutlaka çıkacağız.

Aynı zamanda Budapeşte'nin gece hayatını mutlaka görmelisiniz. Hostelimiz çoğu bara yakındı, hatta barlar sokağına yakındı. O nedenle her gece o kalabalığın içinden yürüyorduk. Çok yorulduğumuz için barlarda takılma fırsatımız olmadı. Sadece bir içki içebildik. Siz çok yorulmadığınız bi akşamı buna ayırabilirsiniz.. Budapeşte barlarıyla ve gece hayatıyla çok ünlü bir şehir. 

Biz Budapeşte'yi gezerken Budapeşte Card almadık. Daha çok müze gezmeyi seven insanlara yönelik bir kart. 8 adet müzeye bedava giriş imkanı, 2 adet bedava yürüme turu ve toplu taşıma da indirim imkanınız oluyor. İsterseniz bu kartı 24€ civarında bir fiyata alabilirsiniz.

Budapeşte turumuzu da burada bitirip ertesi gün artık özlediğimiz evimize dönüyoruz.. Gördüğümüz bu güzel şehirleri de hatıralarımızın en güzel yerine ekliyoruz..

9 Haziran 2014 Pazartesi

Budapeşte'de 3 gün

Salzburg'tan erkenden yola çıktıktan sonra öğle saatlerine doğru Budapeşte'ye varıyoruz. Budapeşte'nin tren garı oldukça şehir merkezine yakın yine. Oradan otobüse atlayıp hostelimize ulaşıyoruz. Hostelimiz gerçekten mükemmeldi. Eğer bir hostel arıyorsanız burayı öneriyorum kesinlikle! Otelden farkı yoktu diyebilirim. İki odalı ensuite'de kaldı iki odanın sadece tuvaletleri ortak. Odalarsa tertemizdi. Sanırım yeni faaliyete geçen bir hostel. Aynı zamanda aşağıda bir de mutfak mevcut. Her türlü mutfak araç gereci bulunuyor. İsterseniz kahvaltı isterseniz akşam yemeği her türlü şeyi yapıp yiyebilirsiniz. Biz süt ve mısır gevreği alıp dolaba koymuştuk.. 

Hostelimiz: Maverick City Lodge


Eşyalarımızı bıraktıktan sonra yine zaman kaybetmeden küçük bir şehir turu atıyoruz. Hostel zaten alışveriş caddesine çok yakındı o yüzden ilk oraya gittik. Çok güzel bir kafede tatlı ve kahve keyfi yaptık. Anna Cafe'ye yolunuz düşerse uğramanızı öneririm!



                  Bu cadde uçsuz bucaksız. Bilindik markalardan hiç duymadığınız değişik markalara kadar her şeyi bulabilirsiniz. Aynı zamanda burada souvenir shop'lar da bulunuyor. Budapeşte tanıdıklarınıza hediye almak için ideal bir yer; çünkü çoğu şehre göre daha ucuz. O nedenle bu caddedeki pasaj tarzı yerlere girebilirsiniz. Oralarda bir çok hediyelik eşya mağazası olduğunu göreceksiniz. Caddeyi yürürken nehre ne kadar yakın olduğunuzu fark edeceksiniz. Kolayca nehir kenarına inebilirsiniz. Bir akşamınızı değerlendirmek için en güzel seçenek gemi turu. Kesinlikle yapmalısınız. İster gün batımında ister gece. Biz gece turu satın aldık ve şehrin gece manzarasını gördük. Nehir kenarından kalkan çok tur var ve fiyatları aldığınız pakete göre değişiyor. Bizim bindiğimiz tur Blue Danube adlı turdu ve kişi başı 5900 HUF ödedik yani yaklaşık 60tl'ydi. 1 saat sürüyor tur ve size kulaklıklar aracılığıyla bir çok dilde (Türkçe de dahil) şehirdeki önemli yerleri ve şehrin tarihi anlatılıyor. Şampanya ikramı da ayrı keyif veriyor! Bu keyfi tadmadan Budapeşte'den dönmeyin derim!



Bugünü böyle bitirdik. Ertesi gün ilk iş free walking tour'a katılmaktı. Budapeşte'de free walking tourlar hostellerin resepsiyonundan başlamıyor. Seçtiğiniz tur kategorisine göre belirli saatlerde şehrin belirli noktalarında buluşuluyor ve oradan hareket ediliyor. Ana olarak 4 çeşit walking tour var; Budapest Tour (genel şehir turu), Jewish Legacy (Yahudilerin tarihi), Red Budapest (Budapeşte'de Kommunizm), Bath&The City(Ünlü hamam ve şehir turu) ve Backpacker Pub Crawl (barları gezen tur). Biz yalnızca Budapeşte turuna katıldık vaktimiz olmadığından diğerlerine katılamadık; ancak uzun süre kalıyorsanız bunlara da katılmak iyi bir fikir olabilir. 

Tur St. Stephans Basilica'yla başladı. Şehrin en yüksek yapısı burası ve içinde Budapeşte kralının eli bulunuyormuş (the Holy Hand). 


Hemen karşısında da bir polis heykeli göreceksiniz. Bu heykelin komik tarafı bazı kısımlarının sararmış olması. Tur rehberimizin söylediğine göre bıyığını ya da göbeğini okşayan kişinin dileğinin gerçekleşeceğine inanılırmış.


Buradan devam ederek Erzsebet Ter (Elizabeth Meydanı)'e ulaşıyoruz. Bu kilit inancı tüm Avrupa'yı sarmış gibi sanki; çünkü burada da bir metal parçasına kilitlenmiş bir çok kilit gördük. 

Burada aynı zamanda 2013'te faaliyete geçmiş Budapest Eye'ı görebilirsiniz. Aynı zamanda bu bölge çok ünlü Budapeşte Festivali'nin yapıldığı bölge olarak biliniyor. Budapeşte festivalı Avrupa'nın en ucuz festivali ve Ağustosun 2. haftası gerçekleşiyor. Çoğu şehirden ve ülkeden Budapeşte'ye gelen oluyormuş o dönemde. Budapeşte dönme dolabı aynı zamanda en büyük taşınabilir dönme dolap olarak da ün salmış. Bizim ne yazık ki binme ve şehir manzarasını en tepesinden çekme imkanımız olmadı.. 


Yürüyerek nehir kenarına ulaşıyoruz ve burada sarı hat olarak bilinen Budapeşte'nin en eski tramvay hatlarından birini görüyoruz. Hala faaliyette ve tam nehir kenarından yol alıyor.

Daha sonra Peşte tarafını bırakıp Buda tarafına doğru aslanlı köprüden (Chain Bridge) doğru yolumuza devam ediyoruz. Köprülerde çok fazla gasp olayı olduğundan yürüyrek geçiyorsanız eşyalarınıza dikkat edin mutlaka. Rehberimiz özellikle uyardı bizi. 

Ayrıca bu köprünün bir de değişik hikayesi var. Bu köprüyü yapan mimar köprüde ufacık bir hata bile bulunursa intihar edeceğini iddia etmiş, kendine güveniyormuş. Ünlü mimarlar, bir çok insan incelemiş; ancak kimse köprüde hata bulamamış. Daha sonra köprüden geçen bir çocuk "Bu aslanların dili nerede?" diyince köprüdeki tek hata da bulunmuş ve mimarı intihar etmiş. Gerçekten bakarsanız aslanların dilsiz olduğunu göreceksiniz.

Buda tarafı Peşte'ye kıyasla daha tarihi ve sıkıcı taraf olarak biliniyor. Bu nedenle de kiraların ve ev fiyatlarının daha ucuz olduğunda bahsetti rehberimiz. İlk olarak yürüyerek Budapeşte Kalesi'ne ulaşıyoruz. Kale yolculuğu biraz tırmanışlı oluyor; ancak manzara bunu telafi ediyor. Şato gibi gözüken bir kale Budapeşte Kalesi. 

 Tuna Nehri'ni ve ihtişamlı Parlamento Binası'nı buradan görebilirsiniz.


Bunun dışında kalenin içerisinde çok fazla bir şey yok. Dikkati çeken bir de yanındaki Matthias Kilisesi. Çoğu düğünün burada yapıldığını öğreniyoruz. Kilise de kendine hayran bırakıyor.

Tur burada bitiyor. Kalenin yakınlarındaki bir restoranda Gulaş Çorbası içiyoruz. Bu da Budapeşte'de mutlaka yapılması gerekenlerden. 

Daha sonra internetten gördüğümüz bir hastane müzesini gezmeye gidiyoruz. Bu hastane II.Dünya Savaşı sıralarında yaralanan askerleri tedavi etmek amacıyla bir kayanın içine inşa edilmiş. Böylece bombalamalara maruz kalmadan varlığını koruyabilmiş. Savaş bittikten sonra uzun yıllar boyunca hastaneye bir aile bakmış ve çocuklarını dahi burada büyütmüşler; belki bir gün hastane tekrar faaliyete geçer diye. Bu nedenle şuanda orjinalliğini hala korumakta. 


Bu turdan sonra yürüyerek hostelimize geri dönüyoruz. Sahil kenarında güzel bir yürüyüş oluyor bu da.. Gün batımını köprüden seyrettik, çok keyifliydi!

Ertesi günümüzü şehrin turistik merkezine biraz uzakta kalan Budapeşte Hamamları'nı gezmeye ayırıyoruz. Hava çok sıcak olursa yanınızda mayonuzu da götürmenizi öneririm. Böylece içeri girip serinleyebilirsiniz. Biz sadece dışardan gördük. Çok kalabalıktı; ancak görebileceğiniz en büyük hamamdı diyebilirim. Dışardaki havuzu serinlemek amaçlı soğukmuş. Onun dışındaki tüm hamamlar sıcak.


Buradan yakındaki Kahramanlar Meydanı'na gidiyoruz. Budapeşte'nin simgesi haline gelmiş bu meydanı da görmeden olmazdı.

Bu kısmı gezdikten sonra Gül Baba Türbesine görelim dedik ve oraya doğru yola koyulduk. Gül Baba türbesi çok da turistik bir yer değil. Eğer vaktiniz yoksa listenizden çıkarabilirsiniz. Buda tarafından bulunuyor ve biraz sokak arasında. 


Gül Baba türbesinden sonra dönüşte Margaret Adasına uğradık. Otobüsle buraya gitmek oldukça kolay. Ancak çok yapılacak bir şey yok içinde. Büyük yeşilliklerin olduğu, insanların sıcak ve güneşli günlerde bikinileriyle uzanıp güneşlendiği ve kitap okuduğu bir yer.. Bisiklet sürerek huzurlu bir gün geçirmek veya piknik yapmak isterseniz ideal bir yer. Onun dışında görülecek pek bir şey yok. O nedenle biz oyalanmadan geri çıktık ve Parlamento Binası'na gidip önünden yürüdük. Yakından pek bir şey anlaşılmıyor. Uzaktan daha gösterişli olduğunu itiraf etmeliyim.

Parlamentonun biraz ilerisindeki ayakkabı heykeller beni çok etkiledi. Bu ayakkabılar II.Dünya Savaşı sırasında arkasından ateş edilerek öldürülmüş ve denize atılmış Yahudiler'i simgeliyor. Orada yetişkin ayakkabılarının yanı sıra çocuk ayakkabılarını da görünce yaşanılan acıyı çok derinden hissediyorsunuz..


Budapeşte'de yapamadığımıza en üzüldüğümüz şey Citadelle'ye çıkamayışımızdı. Vaktiniz olursa MUTLAKA çıkın. Zaten çoğu gezi blogunda veya tur sitelerinde önerildiğini göreceksiniz. Tepede bulunan Citadelle'ye kolayca toplu taşımayla ulaşabilirsiniz yakınına otobüsler gidiyor. Çok güzel bir manzarası var. Bir daha Budapeşte'ye yolumuz düşecek olursa eğer mutlaka çıkacağız.

Aynı zamanda Budapeşte'nin gece hayatını mutlaka görmelisiniz. Hostelimiz çoğu bara yakındı, hatta barlar sokağına yakındı. O nedenle her gece o kalabalığın içinden yürüyorduk. Çok yorulduğumuz için barlarda takılma fırsatımız olmadı. Sadece bir içki içebildik. Siz çok yorulmadığınız bi akşamı buna ayırabilirsiniz.. Budapeşte barlarıyla ve gece hayatıyla çok ünlü bir şehir. 

Biz Budapeşte'yi gezerken Budapeşte Card almadık. Daha çok müze gezmeyi seven insanlara yönelik bir kart. 8 adet müzeye bedava giriş imkanı, 2 adet bedava yürüme turu ve toplu taşıma da indirim imkanınız oluyor. İsterseniz bu kartı 24€ civarında bir fiyata alabilirsiniz.

Budapeşte turumuzu da burada bitirip ertesi gün artık özlediğimiz evimize dönüyoruz.. Gördüğümüz bu güzel şehirleri de hatıralarımızın en güzel yerine ekliyoruz..